Kırık dökük tüm pencerelerim. Nefes almak için soluk boruma ihtiyacım var.
Ama en son nerede bıraktığımı hatırlayamıyorum.
Çerçeveler özgür kalmış,
ve kırık dökük tüm pencerelerim.
Altlarındaki kaldırımda ise dilimlenmiş soluk borumla dün
gece ezilen gözlerim duruyor.
Öylece bakıyorum,
yerden gökyüzüne
öylece durağan ...

|
Meydan da tek bir ağaç vardı. Küçükken meyvasını yerdim.
Büyüyünce kendimi o ağaçta astım

|
Dokunmadan geçmedim. Dokunmadan hayal
kurmadım. Dokunmadan uyumadım. Dokunmadan rüya görmedim. Belki de hiç dokunmadım.
Sadece gözlerimdi onları okşayan. Hepsi bu kadar. 
|
Gözlerinde sonsuz bir karanlık
krallığı. Krallığı çevresinde yeşil saç teli. Öylesine korunmasız krallığa
dalıp gittim, bir sabah aynaya bakarken. Öylesine dalıp kaldım. 
|
Ekinlerin arasında uyuya
kalmıştım bir yaz günü. Kaybolmuş sanmışlar.
Herkes beni aramaya çıkmış.
Eve döndüğümde babam çok kızdı. Annemse
terliği eline alıp, altına sıkışan taşı çıkardı.
Oysa ben sadece ekinlerin arasındaki
yılanları sokuyordum

|
Çatal dilini ağzıma alıp zehirini
emdim.
Boğazım yandı.
|
Damarlarımdaki çatal dili atamıyorum.
Her yerde cesetler asılmış.
Hepsi bana benziyor.
Çatal onları da zehirledi gözümün önünde.
|
Kanımla doldurduktan sonra havuzda son kez
yüzdüm.Hiç balık yoktu benden başka. 
|
Bu sabah ruhumu astılar bahçede. Tüm vişne ağaçları benimle beraber ağladı.

|

|
SAVAŞÇI
Sorunlarım o kadar
ağır ki
Onların altında
eziliyorum.
Duman yardım ediyor
bana.
Sorunları
hafifletiyor.
Ama hep unutuyorum.
Dumanında bir
ağırlığı olduğunu.
|
KEDİ Saat gecenin dördü...
Ellerim şakaklarındaki yuvalarında.
Yaşamak gittikçe şiddetlenen bir sancı,
Her geçen dakika;
Biraz daha eskimektedir
aynadaki yabancı.
Ve ölüm,
Kapıda kişneyen at değil artık!
Ayaklarımın dibinde;
Sırnaşan,
Şirin gözleriyle
Bembeyaz bir kedi olup çıktı!..
ARCHE |