DOLUNAY’A
MEKTUPLAR
İşte bir gün daha bitiyor tüm gürültüsü ve karmaşası
ile. Yaşadığım gerçekleşmemiş bir ihtilali kırklığı. O ihtilal ki gerçekleşse
kendi kabuğunda yaşayan tüm insanları sarsarak ağızdan ağıza seda türküleri
gezdirecek ve yorgun gözlere umut yerleştirecekti.
Şimdi ifade özgürlüğünü yıllarca yüreklerimize
hapsetmişiz gibi geliyor. Konuştuğumuzda romanların satır aralarında ki
ayrıntıları anlatmışız. Sustuğumuzda tüm dünyaya küsmüşüz. Yıllarca
anlaşılamamanın derin yalnız lığı ile yürümüşüz o sokakları.
Hayat bilgisi dersinde öğretmemişlerdi ama biz yinede bilirdik
değişimin doğa kanunu olduğunu. Ancak insanlığa has, has değerlerde ki değişimler
karşısında şaşırdık. Yerimizi bulmada zorlandık. Avucumuzu ısırmaya başlayan
karanfili verecek kimse bulamayınca başladı sorgular.
Bize sunulan hayatı mı yaşadık sadece? Hayallerimizi gecenin
sessizliği ile paylaşıp aşkı hüzünlü film kareleri ile hapsedip, kendimizle bile
kavga eder hale gelmişiz, mükemmele ulama kaygısı yüzünden.
Ve bir sabah kalktığımızda düş sandalımızın kayalıklara
çarpıp parçalandığını gördük. Her şey bitmiştir artık kabullenmek zor olsa da.
Panik yerini şaşkınlığa bırakır. Yaşananlar canlanır. Sonra yaşanması
istenilenler. Kurgular gerçeklerle çarpışır. Kocaman bir boşluk hissedersin
iliklerine dek. Hep eksik kalmıştır bir şeyler. Hep en iyisini isterken, en güzeli
için çırpınırken yitirilen belki bile bile es geçilen gerçekler dikilir karşına
ansızın. Korkarsın oysa artık geç kalınmıştır. O gemi limandan çoktan
ayrılmıştır. Her bitiş yeni bir başlangıçtır da insan yaşadıkça umut eder ve o
kıyıdan ayrılırken denize karşı sessiz bir haykırış kalır, “bir daha ki
sefere”. Yaratılacak güzellikler vardır daha ve o karanfil elden ele gezinmeye devam
edecektir. Değişim doğa kanunudur ne de olsa.