00030.gif (6369 bytes)

SÜREDURUM AKLIN DEVİNİMİ

Bu yazı “okuyucusuna” itafen yazılmıştır. Okuyucunun akıl dışı nesnelliğine ilişkin tespitlerde bulunup, akli bir eleştiri yapma amacındadır. Eleştirinin yöntem olarak seçilmesi, aklı devindiren yegane güç olmasından kaynaklanmaktadır.

Söz konusu “okuyucunun” bilinci, onu yalnızca baskıcı toplumsal sisteme ve sömürücü üretim sürecine uyarlanacak ruhsuz birer makine olarak alan, yalancı bir eğitim düzeni tarafından şekillendirilmiştir. Bu süreç ilk olarak, bilimsel düşünmenin temel koşulu olan merak duygusunun köreltilmesiyle başlamıştır. Merak duygusu elinden alınmış “okuyucu” zihinsel faaliyetini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu durum bütün güçlüğüne rağmen onarılamaz değildir. Sonradan yitirilmiş bu duygunun tekrar kazanılma şansı her zaman vardır.

Su götürmez bir gerçektir ki zihinsel faaliyet insanlara özgü bir edimdir. İnsanı hayvandan ayıran tam bu zihinsel faaliyetten başka bir şey değildir. Fakat merak duygusu elinden alınmış ve dolayısıyla düşünme yetisinden yoksun olan “okuyucu” insandan çok hayvanlar alemine yaklaşmıştır. Bütün edemin, temel ihtiyaçların giderilmesiyle sınırlanmışlığı, bunun en büyük kanıtıdır. Dış dünyaya ilişkin tepkiler birer koşullandırılmışlıktan ibarettir. ( Burada Pavlov’un deneyi hatırlanmalıdır.).

İnsanın zihinsel faaliyetlerinin sonucu olan sanat, felsefe, ve bilimden bi haber olma, adeta bir erdemdir onun için. En iyi durumda , sanat, felsefe ve bilime saygı duyulur fakat bu tarz faaliyetlerde bulunmamak koşuluyla. Zaten de bu tür faaliyetler için gerekli zihinsel açıklık ve özgür düşünmeden yoksundur “okuyucu”. Baskıcı, akıldışı eğitim sistemi “okuyucunun” bu içler acısı durumunun en büyük nedenidir. Sistemin son durağı üniversitelerde bu durum katmerlenerek kendini üretmeye devam eder. Özgür, akılcı, bilimsel faaliyetin yegane yeri olması gereken üniversitelerde, süreç genelde tersine işler. Çoğu zaman ne öğretenin ne anlattığı ne de öğrenenin ne anlatılmaya çalışıldığını anlatılmadığı bir tür tarzancayla yapılır öğretim. Bir sağırlar diyalogudur sürüp giden. Temel işlevinden yoksun olan üniversitenin, potansiyel işsizler ordusunun geçici istihdamından öte bir amacı yoktur. Üniversitenin temel işlevinden söz etmek ütopyacılık yada idealistlikle suçlanır. Çoğunluk bu kanaattedir. Gerçeklik adına hiçte garantisi olmayan salt karın doyurma uğruna, insanlara koşullara uyulması salık verilir. (Bu durum gene Pavlov’un deneyini anımsatmaktadır.) Bu akıldışı bilincin arkasında Darvinci Doğal Seleksiyonun toplumsallığa ekletik olarak uyarlanması çabası vardır(Koşullara uyan canlılar ayakta kalır,uyamayanlar elenir.). Hem de bütün bir insanlık tarihinin koşulları değiştirip dönüştürülmesinin tarihi olduğu göz ardı edilerek. Geçerli olan tek alternatif koşullara uymaktır. Ötesi seleksiyondur. İnsandan uzak hayvansal bir kategori.

Bütün bu akıl dışı sürece karşı çıkış yok mudur hiç? Elbette vardır -seyrekte olsa- . Fakat en az bu süreç kadar akıldışı, üzerinde çok düşünülmemiş kaba yöntemlerle. Bu karşı çıkışın figüranları eleştiri silahından , bilimsel yöntemlerden, felsefi bakıştan yoksum, çoğu zaman kendine güvensiz, zatlardan oluşur. İşte tam da bu yüzden bu kaba birer karşı çıkış olarak kalır bu yüzden.

Sözü geçen akıldışı geleneksel süreç, varoluşunu sürdürdükçe, boyun eğme, aynı ve tek düze olanı yeniden üretme -bütün alternatiflerine rağmen- tek alternatif olarak kalacaktır ve bu kısır döngüyü kırmanın gerçek yolu işi hemen şimdi yapmaya başlamak, akıldışı olana akıldışı deme yürekliliğini göstermek, akılcı olanı bulup çıkarmak ve alternatif olarak koymaktır. Unutulmamalıdır ki , insan bir potansiyeller deposu ve alternatifler yığınıdır. Güçlükleri sevenlerin işidir bu. Çünkü yüzyıllardır süren ve bu güne dek sürmekte olan, baskıcı gelenekçi toplumsal yapıyı dönüştürmek hiçte kolay değildir. Hele de kendine güven duymayan yeteneksiz tembellerden oluşan, batıdan ithal ideolojilerin kaba taklitçilerinin hiç işi değildir. En azından verili haliyle. Apaçık ortada olan bir gerçek vardır ki,böylesi bir dönüşüm ilkin bilinçlerde gerçekleştirilmeyip,aklın süre durumu devindirilmedikçe, şans bir kez daha diğer kuşaklar gibi, bu kuşak için de yitirilmiş olacaktır.

Beşir ÖZGÜR

00031.gif (6380 bytes)

Home | Nöbetçi Eczane | Cleantone | News | E-Mail | Links

Back | Next