00072.jpg (9414 bytes)

Can sıkıntısı, üflemeler, püflemeler, hayatın anlamsızlığına dair söylenebilecek binlerce kelime,edebi söylemler. Fakat hiç biri beni şuan bulunduğum noktadan uzaklaştıracak şeyler değiller. Can sıkıntısıyla yollara düşmüş bir insan olarak ne yapabilirim. Biliyorum ki dışarıda benden bağımsız olarak ve benim dışımda işleyen bir dünya var. Planlar kuruluyor,mesailere kalınıyor,mutlulukların yakalanmaya çalışıldığı bir dünya. Bir çok insan tarafından uğruna övgüler dizilen bir dünya. Sefaletle,zenginliğin;dürüstlükle,yalanın bir arada yaşamaya çalıştığı bir dünya. Yabancılaşmanın hayatın her alanında başarı kazandığı bir dünya. Fakat yine de martılara simit atan,yoksullara yardım eden,kırların,ormanların,denizlerin güzel olduğunu düşünen insanlar var. Belki dostlarımız var. Yahut sadece gönlümüzün ferah ve neşeli olduğu zamanlarda bize dost görünen insanlar var. Peki can sıkıntısı artık bu dostları göremeyecek safhaya varmışsa? Etrafıma bakıyorum insanlarda bir telaş,bir koşuşturma,planlar,söylemler,fanteziler ... Acaba ben mi yaşamıyorum yoksa bu insanlar mı kendini kandırıyor? Ama olamaz hiç bir yalan -Tanrıdan başka- insanları bu kadar içine çekemez diye düşünüyorum. Bir yerlerde bir terslik var diye düşünüyorum. Şimdi hasırda içilecek bir çayı yada bir dost sohbetini aramayacak kadar canım sıkılıyor. Nereye gidebilirim? Yürüyorum,yürüyorum. bir dost,bir sevgili bulamadan günümün geçeceğini bilerek yürümek istiyorum. Yürürken bir parkın içinden geçiyorum. Bir bankla karşı karşıya geliyorum ve yüreğimin vermiş olduğu yorgunlukla banka oturuyorum. Otların,böceklerin,çimenlerin sığınağı olan banka. Ve içimde anlık bir merak oluşuyor. Geçmişi merak ediyorum,bankın geçmişini. Acaba kimler oturmuştu bu bankta. Hangi sevgililer,hangi düşmanlar,hangi çocuklar,en son ne zaman bir ilanı aşka şahit olmuştu,yada hangi işçi simidini burada yemişti,hangi evsiz yada sokak çocuğu geceyi bankın üzerinde geçirmişti. Yada en son ne zaman bir asker yada bir polis postalı sesine tanıklık etmişti. Acaba bu bank hiç tecavüz olayına tanık olmuş muydu? Birden kendi canına kıyanlar geliyor aklıma intihar edenler yada türlü yollarla yokuşa doğru gidenler. Ama yok diyorum o sırada yanımda kitap olduğunu fark ediyorum. Kitabın sayfalarını çeviriyorum ve okuyorum;
"Yaşamak
    Birer birer hep beraber
    İpekli bir kumaş dokur gibi.
Hep bir ağızdan
    Sevinçli bir destan olur gibi
yazmak"
Parktaki banktan kalkıyorum. Ve tekrar insanlara karışmak ve herkese bu dizeleri okumak istiyorum.

Umut ÇELİK

 

Özgürlüğü paylaşmak, geleceği paylaşmak, umudu paylaşmak, mülkiyeti paylaşmak ... paylaşmak,paylaşmak. Bu söylemler günümüzün büyük bir metası,üzerinden paralar kazanılan,mezeler yapılan bir kuşağın,68 kuşağının söylemleri ve değerleri. Bu gün geleceği dönüştürmenin ve aramanın bir manifesto olarak algılandığı bir kuşağın değerlerinin hayatın her anlamında sömürüldüğü bir dönemdeyiz. Gelecekten umudu olmayanların metalaştırdığı bir dönem. Reklam panolarında,sinemalarda,kitapçılarda,kasetlerde; kafamızı nereye çevirirsek çevirelim bu değerlerin pazar tezgahında ki bir domates misali pazarlandığını görüyoruz. 68 ve sonrası oluşan kuşak tüm dünyayı etkiledi, kültürüyle etkiledi, eylemleriyle etkiledi. Bir insanı direk yada dolaylı yollardan etkileyen bir dönemdi. Öğrenci eylemleriyle başlayan bu dönem giderek bir halk hareketine dönüştü. Sevinçler ve hüzünler bir arada yaşandı. Bedeller ödendi

Umut ÇELİK

 

 

Cennette huriler varmış,kara gözlü.

İçkinin de oradaymış en güzeli.

Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz,

Bak bir yanda şarap,bir yanda sevgili.

Ö.Hayyam

-------------------------------------

"Baki yine mey içmeğe and içti." demişler.

Divâne midir bâde dururken içe andı.

"Baki yine şarap içmeğe and içti"demişler.

Şarap dururken and içecek kadar deli midir?

Baki

Home | Nöbetçi Eczane | Cleantone | News | E-Mail | Links

Back | Next