
Can sıkıntısı, üflemeler,
püflemeler, hayatın anlamsızlığına dair söylenebilecek binlerce kelime,edebi
söylemler. Fakat hiç biri beni şuan bulunduğum noktadan uzaklaştıracak şeyler
değiller. Can sıkıntısıyla yollara düşmüş bir insan olarak ne yapabilirim.
Biliyorum ki dışarıda benden bağımsız olarak ve benim dışımda işleyen bir dünya
var. Planlar kuruluyor,mesailere kalınıyor,mutlulukların yakalanmaya çalışıldığı
bir dünya. Bir çok insan tarafından uğruna övgüler dizilen bir dünya.
Sefaletle,zenginliğin;dürüstlükle,yalanın bir arada yaşamaya çalıştığı bir
dünya. Yabancılaşmanın hayatın her alanında başarı kazandığı bir dünya. Fakat
yine de martılara simit atan,yoksullara yardım eden,kırların,ormanların,denizlerin
güzel olduğunu düşünen insanlar var. Belki dostlarımız var. Yahut sadece
gönlümüzün ferah ve neşeli olduğu zamanlarda bize dost görünen insanlar var. Peki
can sıkıntısı artık bu dostları göremeyecek safhaya varmışsa? Etrafıma
bakıyorum insanlarda bir telaş,bir koşuşturma,planlar,söylemler,fanteziler ... Acaba
ben mi yaşamıyorum yoksa bu insanlar mı kendini kandırıyor? Ama olamaz hiç bir yalan
-Tanrıdan başka- insanları bu kadar içine çekemez diye düşünüyorum. Bir yerlerde
bir terslik var diye düşünüyorum. Şimdi hasırda içilecek bir çayı yada bir dost
sohbetini aramayacak kadar canım sıkılıyor. Nereye gidebilirim?
Yürüyorum,yürüyorum. bir dost,bir sevgili bulamadan günümün geçeceğini bilerek
yürümek istiyorum. Yürürken bir parkın içinden geçiyorum. Bir bankla karşı
karşıya geliyorum ve yüreğimin vermiş olduğu yorgunlukla banka oturuyorum.
Otların,böceklerin,çimenlerin sığınağı olan banka. Ve içimde anlık bir merak
oluşuyor. Geçmişi merak ediyorum,bankın geçmişini. Acaba kimler oturmuştu bu
bankta. Hangi sevgililer,hangi düşmanlar,hangi çocuklar,en son ne zaman bir ilanı
aşka şahit olmuştu,yada hangi işçi simidini burada yemişti,hangi evsiz yada sokak
çocuğu geceyi bankın üzerinde geçirmişti. Yada en son ne zaman bir asker yada bir
polis postalı sesine tanıklık etmişti. Acaba bu bank hiç tecavüz olayına tanık
olmuş muydu? Birden kendi canına kıyanlar geliyor aklıma intihar edenler yada türlü
yollarla yokuşa doğru gidenler. Ama yok diyorum o sırada yanımda kitap olduğunu fark
ediyorum. Kitabın sayfalarını çeviriyorum ve okuyorum;
"Yaşamak
Birer birer hep beraber
İpekli bir kumaş dokur gibi.
Hep bir ağızdan
Sevinçli bir destan olur gibi
yazmak"
Parktaki banktan kalkıyorum. Ve tekrar insanlara karışmak ve herkese bu dizeleri okumak
istiyorum.
Umut ÇELİK |
Özgürlüğü
paylaşmak, geleceği paylaşmak, umudu paylaşmak, mülkiyeti paylaşmak ...
paylaşmak,paylaşmak. Bu söylemler günümüzün büyük bir metası,üzerinden paralar
kazanılan,mezeler yapılan bir kuşağın,68 kuşağının söylemleri ve değerleri. Bu
gün geleceği dönüştürmenin ve aramanın bir manifesto olarak algılandığı bir
kuşağın değerlerinin hayatın her anlamında sömürüldüğü bir dönemdeyiz.
Gelecekten umudu olmayanların metalaştırdığı bir dönem. Reklam
panolarında,sinemalarda,kitapçılarda,kasetlerde; kafamızı nereye çevirirsek
çevirelim bu değerlerin pazar tezgahında ki bir domates misali pazarlandığını
görüyoruz. 68 ve sonrası oluşan kuşak tüm dünyayı etkiledi, kültürüyle
etkiledi, eylemleriyle etkiledi. Bir insanı direk yada dolaylı yollardan etkileyen bir
dönemdi. Öğrenci eylemleriyle başlayan bu dönem giderek bir halk hareketine
dönüştü. Sevinçler ve hüzünler bir arada yaşandı. Bedeller ödendi
Umut ÇELİK
Cennette huriler varmış,kara gözlü.
İçkinin de oradaymış en güzeli.
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz,
Bak bir yanda şarap,bir yanda sevgili.
Ö.Hayyam
-------------------------------------
"Baki yine mey içmeğe and
içti." demişler.
Divâne midir bâde dururken içe
andı.
"Baki yine şarap içmeğe and
içti"demişler.
Şarap dururken and içecek kadar deli
midir?
Baki |
|