00093.jpg (4429 bytes) 00120.jpg (7574 bytes) 00094.jpg (3915 bytes)
Günü gelipte yağan yağmurların arkasından sokak lambalarını parıldatan bir ışık demeti gibi hızılı gitmeye çalışanlar arasında bulunmak. Ya da çok farklı olarak bu lambaların aydınlığını gösterenleri etraflarındaki ışık böcekleri olarak yorumlamak nasıl olabileceğini göstermez bütün yaşananların. Kelimeler içerisinde ki karışıklığı daha da bulandırmaya çalışmakta aslında anlamsızdır bilerek bir limonu göz önünde yemek gibi. Ama isteklerini açıkça anlattığında çok daha kötü bir şekil içerisine alabileceklerinden korkmak yersiz midir? Bu sorunun cevabını verecek olan kişiler sayısal olarak yanlış çoğunluk içerisinde bulunacaklardır. Çoğunluk her zaman doğru söylemez, ne de her zaman yanlış olamaz onların dedikleri bu farklılaşma içerisinde bile. Güneşin yakınlarında soğuk bir bardak suyun bardaktaki parıltısını görebilmek için hayatını verebilecek olanlar içerisinde yer almak istemek yada o grubun zaten bir üyesi olabilmek en baştan. Bu ki diğerlerinin üyelerine seçtirmediği bir vasıf olarak bilinir çok zamandan beri yaşamın kendisi ile birlikte ışıltıların içerisinde. Karanlık olan kendileri midir? yoksa zaten ışık onların kendileri midir? Doğru gibi geldiğinden kendi yaptıkları farkettirmez başkalrı onların konuşmaları, yazdıkalrı, okudukalrı ... Nedeni arama gereğini duymadan doğrudan kendi sonuçlarına ilerlemek ve onların yanında başka diğerlerinden de sürüklemek. İşte bu gibi durumlarda ancak bir değişim gerçekleşebilir belki. Yanlarında yürümekte olan habersizken diğerlerinden aslında o da diğerlerinden. Yanlış bir son olur gerçekten. Umutlarını taşıyan bulutların geri gelmesini beklerken tükenip giden yaşamın boş vagonları onun için hoş bir raslantı olabilir ancak. Çünkü o aptal bir deli gibi hareketlerini kontrolsüzce durdururken diğerini de kendisine benzetmesi yanlış olur. Bu benzetmeleri yapacak olanlar zaten diğerleridir onlar değil. Böyle bir çelişki zaten içinde bulundukalrı karışıklık içinde çok gereksiz kalır onlar içinde. Bazı noktalarda yaklaştıkları ama bir türlü yakalayamadıkları ipliğin inceliği düşmekten korkmadan yürütür onları ıslak denizlerin üzerinde ama o denizler nedense çok yükseklerde. Ve yükseklikler aslında onların kendilerinde ama bu da yalnız kendilerince. Mutlu olabilmek için çırpınmazlar diğerlerinden farklı olarak belki de bu mutluluğun yerini bildiklerindendir kendilerinde. Ama hep gizlice bir dünya da yerlerini sabitleyerek izlerler diğerlerince mutluluk olan şeyleri. Sessiz kalarak çoğu zaman ama aslında bir mum gibi haykırarak anlatmak istediklerinden yenik düşerler kendilerine bile. O zamanlar dışarıdan bakanlar anlayamazlar ne hissettiklerini hatta o peşlerinden giden diye betimlenenler bile... Konuşur gibi olurken diğerleriyle hep farklılıklar söylemektedirler. Gündüz vaktinde güneş çıktığında bir zıtlık belirtisi olsun diye yağdırmazlar onlar soğuk beyaz kar tanelerini içlerine... Ağlamazlar heryerde öylesine. Bir kişi görebilir ağladıkları zaman aslında kalabalıktır etrafı ama bilemezler dökülen gözyaşlarını. Parlak yada saydam değildir belki ama sessizdir o damlalar düşerken aşağılara. Yağmurlarla karışır ve tuz tanelerini içlerinde barındırır. Koşarken bilmediklerinden belki de bir çok duvar çıkar önlerine, ders alamazlar ki çarparlar nedense hepsine. Beyaz bir kum tanesi gibi saati göstermeye çalışırlar gizli bir bahçede nasıl olacağını bilemeden kendiside. Garip bir duygu ile hareketlerini anlamak mümkün olabilecektir ama o da yalnızca bir kişide, anahtar ise kimbilir nerede.

Hatırlarlar aynı günü hep yaşarmış gibi.Zaten günler de hep aynı gibi. Kutularda saklı günler, sadece geceleyin ışıldayacak sanki. Başlarını öne eğdiren bilmeceler gibi. Hediyesi onun son günü olacak sanki. Parlayacak elbet bir gün güneşi. Nedense bir tek o göremeyecek bu vakiti. Bekledikleri gizlerini anlatacaklar ama, konuşamaz ki onların ölüleri ...

Home | Nöbetçi Eczane | Cleantone | News | E-Mail | Links

Back | Next