00093.jpg (4429 bytes)

00104.jpg (8898 bytes)

00094.jpg (3915 bytes)
00103.jpg (12278 bytes) Sonra , umudunun gerçekleşmesi için bir yerlerden ışık bekleyenler , geceleri gördükleri gökten yağan eski ay parçalarına bakarlar. Onlar güneşin olmadığı zamanlarda kendilerini sakladıkları noktalardan yukarılara bakmayı istemektedirler. İşte bu anlarda gördüklerinden beklemektedirler dileklerini. Anlık ışık çizgileri yeni Ay’a nispet yapar gibi gökyüzünde dolaşırken gökyüzünde, parıltıların söneceği dakikayı hiç düşünmezler, belki de onlardan olmayanların hep yukarıda kalacağını sandığı gibi.
    Lakin aşağıda dolaşmakta olanlar kendi ışıklarını söndürmek için mi çalışmaktadırlar? Amaçlarına ulaşabilmelerinin yolunu öteki insanlarda aramamaktadırlar. Fakat kaymakta olan yıldızlara bakıp bir şeyler isteyebilmektedirler hala. Belki de kendilerine benzetirler onları. Yeni gelmiş bir Ay’ın gece olupta güneşin gücünü kendinde hissedip parlamasını, eskisini parçalayıp gökte sektirmeye çalışanlar sonun ilk tarafı olarak göstermektedirler. Ne biçim bir durum içinde seyir ettiklerini çözemeyenler ise bütün bunların bir saçmalıklar bütünü olduğunu söylerler etraflarına ve onlara destek veren diğerleri hep bir ağızdan alaycı bir sesle onaylarlar, hayal kuranlara doğru bakarak! Onların tuttukları dilekler sadece hayal kurmaktan başka bir şey değilmiş gibi gelmektedir. Ama onlar gerçekleşeceklerine inanırlar tüm yürekleriyle. Eğer ki umursasalardı diğerlerini onlarda artık deli derlerdi kendilerine. Bu yüzden farklılık gösterir davranışları. Yaşam koşulları içerisinde insanların anlayabilme sınırlarını aştıklarında , kelimelerle yada hareketlerle , ikiye bölerler onlar gibilerini. Bazılarını yüceltip çıkartırken göklere, bazılarını gönderirler sonsuz çukurların içlerine. Ama iki durumda da bakmayacaklardır onlar söylenenlere. Peşlerinden gidenler de nereye gittiklerini anlamadan ilerlemeye çalışırlar bilmedikleri yerlere. Hoş gibi gelmektedir onların acıları, betimleyemezler onlar hissettikleri duyguları. Herkes kendince bir şeyler söyler, ama onlarda bunu ister kendince, kendi istediklerince konuşmalarını, korkmadan ama gerçekten gerçeklerden. Yalanlarla kandırmadan insanları, temiz ve saf duygularla, sarı ve beyazın çiçeğinin kokusu gibi.
O çiçek gibi ansızın bir yerlerden varlığını göstermek için çabalamak gereğini düşüncelerinde uçan kuşlar üzerinde belirlemek isterler. Oturdukları yerden diğer bir yöne doğru bakarken kuşlar göç etmektedirler bir diyardan ötekine. Kelimeler sürekli gezinmektedirler. Bu yüzden konuşmaya başladıklarında da yazdıkları gibi olur dinleyenler. Çözemedikleri bir cümlenin içinde kaybolmayı tercih etmezler söylenenleri duyanlar gülmekteyken onlara. Sessiz kalmak bu gibi durumlarda karşı taraf için zevklidir , karşı tarafın gülücükleri içinde. Belki alay edilmektedir kendisiyle ama bunu bilmekte zevklidir, çünkü anlayamaz karşıda ki bunu da belki. İki tarafta eğleniyorsa sorun yoktur gibi gözükür o an geçene dek, sonra gelir sıradaki... durum yine aynı gibi. Normal dedikleri gibi konuşabilmek için bir konuda, değiştirmeleri gerekir düşündüklerini ama hiçbir zaman olmayacak, yıldızlara bile sorulmayacaktır bu durumun gelişi.
    Hiç bıkmadan usanmadan hep aynı şeyi; durmaksızın ilerlerken yerinde sayar gibi. Ölümün soğukluğunda (?) sıcak bir ab-ı hayat gibi, bakarlar yıldızlara. Geceleri gökyüzü tıpkı bir deniz gibi. Geceleri deniz, gök ile birleşik gibi. Balıklar zıpladıklarında yukarıya, kayan yıldızlar gibi. Onları seyreden ise hep aynı deli ...

Home | Nöbetçi Eczane | Cleantone | News | E-Mail | Links

Back | Next