 |
Sonra ,
umudunun gerçekleşmesi için bir yerlerden ışık bekleyenler , geceleri gördükleri
gökten yağan eski ay parçalarına bakarlar. Onlar güneşin olmadığı zamanlarda
kendilerini sakladıkları noktalardan yukarılara bakmayı istemektedirler. İşte bu
anlarda gördüklerinden beklemektedirler dileklerini. Anlık ışık çizgileri yeni
Ay’a nispet yapar gibi gökyüzünde dolaşırken gökyüzünde, parıltıların
söneceği dakikayı hiç düşünmezler, belki de onlardan olmayanların hep yukarıda
kalacağını sandığı gibi.
Lakin aşağıda dolaşmakta olanlar kendi ışıklarını söndürmek
için mi çalışmaktadırlar? Amaçlarına ulaşabilmelerinin yolunu öteki insanlarda
aramamaktadırlar. Fakat kaymakta olan yıldızlara bakıp bir şeyler
isteyebilmektedirler hala. Belki de kendilerine benzetirler onları. Yeni gelmiş bir
Ay’ın gece olupta güneşin gücünü kendinde hissedip parlamasını, eskisini
parçalayıp gökte sektirmeye çalışanlar sonun ilk tarafı olarak göstermektedirler.
Ne biçim bir durum içinde seyir ettiklerini çözemeyenler ise bütün bunların bir
saçmalıklar bütünü olduğunu söylerler etraflarına ve onlara destek veren
diğerleri hep bir ağızdan alaycı bir sesle onaylarlar, hayal kuranlara doğru bakarak!
Onların tuttukları dilekler sadece hayal kurmaktan başka bir şey değilmiş gibi
gelmektedir. Ama onlar gerçekleşeceklerine inanırlar tüm yürekleriyle. Eğer ki
umursasalardı diğerlerini onlarda artık deli derlerdi kendilerine. Bu yüzden
farklılık gösterir davranışları. Yaşam koşulları içerisinde insanların
anlayabilme sınırlarını aştıklarında , kelimelerle yada hareketlerle , ikiye
bölerler onlar gibilerini. Bazılarını yüceltip çıkartırken göklere, bazılarını
gönderirler sonsuz çukurların içlerine. Ama iki durumda da bakmayacaklardır onlar
söylenenlere. Peşlerinden gidenler de nereye gittiklerini anlamadan ilerlemeye
çalışırlar bilmedikleri yerlere. Hoş gibi gelmektedir onların acıları,
betimleyemezler onlar hissettikleri duyguları. Herkes kendince bir şeyler söyler, ama
onlarda bunu ister kendince, kendi istediklerince konuşmalarını, korkmadan ama
gerçekten gerçeklerden. Yalanlarla kandırmadan insanları, temiz ve saf duygularla,
sarı ve beyazın çiçeğinin kokusu gibi.
O çiçek gibi ansızın bir yerlerden varlığını göstermek için çabalamak gereğini
düşüncelerinde uçan kuşlar üzerinde belirlemek isterler. Oturdukları yerden diğer
bir yöne doğru bakarken kuşlar göç etmektedirler bir diyardan ötekine. Kelimeler
sürekli gezinmektedirler. Bu yüzden konuşmaya başladıklarında da yazdıkları gibi
olur dinleyenler. Çözemedikleri bir cümlenin içinde kaybolmayı tercih etmezler
söylenenleri duyanlar gülmekteyken onlara. Sessiz kalmak bu gibi durumlarda karşı
taraf için zevklidir , karşı tarafın gülücükleri içinde. Belki alay edilmektedir
kendisiyle ama bunu bilmekte zevklidir, çünkü anlayamaz karşıda ki bunu da belki.
İki tarafta eğleniyorsa sorun yoktur gibi gözükür o an geçene dek, sonra gelir
sıradaki... durum yine aynı gibi. Normal dedikleri gibi konuşabilmek için bir konuda,
değiştirmeleri gerekir düşündüklerini ama hiçbir zaman olmayacak, yıldızlara bile
sorulmayacaktır bu durumun gelişi.
Hiç bıkmadan usanmadan hep aynı şeyi; durmaksızın ilerlerken
yerinde sayar gibi. Ölümün soğukluğunda (?) sıcak bir ab-ı hayat gibi, bakarlar
yıldızlara. Geceleri gökyüzü tıpkı bir deniz gibi. Geceleri deniz, gök ile
birleşik gibi. Balıklar zıpladıklarında yukarıya, kayan yıldızlar gibi. Onları
seyreden ise hep aynı deli ...
|
|