00093.jpg (4429 bytes) 00125.jpg (7715 bytes) 00094.jpg (3915 bytes)
Karanlığın sivri dişleri, gecenin son ışıklarını kemirirken; sokak, patlayan yağmur damlalarıyla ıslanıyordu...

Kaldırımlarda dolaşan birkaç serseri kedi, akşam yemeği umuduyla çöpleri kurcalıyordu.

Sokakta yankılanan ayak sesleri bir köpeğin yorgun ayaklarına aitti şimdi. Köpek sokağın ortasında durdu; gözlerini yukarı kaldırdı ve yüzü Ay ışığıyla aydınlandı. Daha önceleri aya böyle bakmadığını düşündü-

Oysa ne güzeldir Ay`ın soğuk ışığında yıkamak gizli düşleri... Ay ışığı gösterişsizdir. Duru bire su gibi akar gözlere, dağılır. Eğer sıcaksa duyguların; parçalar erir içinde, kanına karışır. Bazen buz gibidir yüreğin; işte o zaman kristalleşir, canın yakar. Ancak sessiz gözyaşlarıdindirir acını...

Köpek aklından geçenlerden sonra Ayà seslendi. Uzaklarda birkaç köpek onunla birlikte uludu.

Yıllar önce yine burada ve yine Ay ışığında diye düşündü; o zaman bir kadındım, bir insan!

" Tam gözbebeklerine odakladı parlak gri gözlerini ve "sus" dedi. "Yalnız ruhun bir köpek kadar özgür olacak!"

Kadın dudaklarından sırtına yayılan ve omuriliğinde yoğunlaşan soğuğu hissetti. Kristalleşen kalbinden gelen ses buz kıracağının buzla birleşme sesiydi. Birkaç dakika öncesinden geriye sadece bir kar tanesinin geometrik estetiği kalmıştı. Gri gözler sahibini alıp boşluğa kavuştu.

Kadın keskin bir çığlık attı. Şeffaflaşan vücudu onu ürkütüyordu. Yerçekimine teslim oldu ve toprağa dağıldı... "

Şimdi bir köpek olsa da herşey aynıydı. Geriye tek seçenek kalıyordu; "yağmur damlası" olmak. Yalnız kalmadan, özgür; ve hep değişerek...

Ve tüm yalnız köpekler -ki onlar Ay`ın çocuklarıydılar- sokaklarda patlayan yağmur damlalarıyla birlikte yeni ağaçlar için toprağa karıştılar...

BAŞAK

Kopuş - II

Topraktan kopan kum tanesi.

Rüzgardan ayrı

nasıl geri gelir ki?

Bir mumun yansısını kim koruyabilir ki?

Sayılıyor yağmurun sesi. Islak bir dokunuşun topraktaki izi.

Mevsimlerin hızla geçişi,

Yaşamlar... Ölümler... Ayrılıklar sayılıyor.

Ayrılış ...

İskeleden çekip giden gemiler.

Küskün çocuklar gibi,

bavullarını sürüklüyorlar geriden.

Bilirsin,

Bir palyaço ne kadar gülse

Gözyaşlarını gizleyemez ki....

Fısıldanan sözlerdir fırtınayı getiren,

güvercin ayaklarıyla gelen düşünceler yönetir dünyayı.

Mevsimler sökülmüş soğuyor içim

Al güneşi çarp bensizliğe

Boğ beni sev diye diye

Soy beni şiirimle hemen.

Home | Nöbetçi Eczane | Cleantone | News | E-Mail | Links

Back | Next