Karanlığın sivri dişleri, gecenin
son ışıklarını kemirirken; sokak, patlayan yağmur damlalarıyla ıslanıyordu...Kaldırımlarda dolaşan birkaç serseri kedi, akşam yemeği umuduyla
çöpleri kurcalıyordu.
Sokakta yankılanan ayak sesleri bir köpeğin yorgun ayaklarına
aitti şimdi. Köpek sokağın ortasında durdu; gözlerini yukarı kaldırdı ve yüzü
Ay ışığıyla aydınlandı. Daha önceleri aya böyle bakmadığını düşündü-
Oysa ne güzeldir Ay`ın soğuk ışığında yıkamak gizli
düşleri... Ay ışığı gösterişsizdir. Duru bire su gibi akar gözlere, dağılır.
Eğer sıcaksa duyguların; parçalar erir içinde, kanına karışır. Bazen buz gibidir
yüreğin; işte o zaman kristalleşir, canın yakar. Ancak sessiz gözyaşlarıdindirir
acını...
Köpek aklından geçenlerden sonra Ayà seslendi. Uzaklarda
birkaç köpek onunla birlikte uludu.
Yıllar önce yine burada ve yine Ay ışığında diye
düşündü; o zaman bir kadındım, bir insan!
" Tam gözbebeklerine odakladı parlak gri gözlerini ve
"sus" dedi. "Yalnız ruhun bir köpek kadar özgür olacak!"
Kadın dudaklarından sırtına yayılan ve omuriliğinde
yoğunlaşan soğuğu hissetti. Kristalleşen kalbinden gelen ses buz kıracağının
buzla birleşme sesiydi. Birkaç dakika öncesinden geriye sadece bir kar tanesinin
geometrik estetiği kalmıştı. Gri gözler sahibini alıp boşluğa kavuştu.
Kadın keskin bir çığlık attı. Şeffaflaşan vücudu onu
ürkütüyordu. Yerçekimine teslim oldu ve toprağa dağıldı... "
Şimdi bir köpek olsa da herşey aynıydı. Geriye tek seçenek
kalıyordu; "yağmur damlası" olmak. Yalnız kalmadan, özgür; ve hep
değişerek...
Ve tüm yalnız köpekler -ki onlar Ay`ın çocuklarıydılar-
sokaklarda patlayan yağmur damlalarıyla birlikte yeni ağaçlar için toprağa
karıştılar...