00093.jpg (4429 bytes) 00123.jpg (6077 bytes) 00094.jpg (3915 bytes)
KUZEN

Kasabaya her Pazar o sarı dolmuşla giderdi. Öğle saati yaklaştığında kalp atışlarım hızlanır yerimde duramaz hale gelirdim. Pazar sabahı ev halkının üzerine çökmüş rehavete rağmen hummalı bir temizliğe girişir, birileri bunun sebebini anlayacak diye ödüm kopardı. Zaman babam: “temizlik için başka gün mü yok? Be kızım.” Diye söylendiğinde her seferinde kendim bulup sıraladığım bahanelere ben bile şaşardım.

Dolmuşun korna sesiyle ayna önünde bitiverirdim. Kalp atışlarımı düzene sokmaya çalışırken kapı çalardı. Selamlaşma ve hal hatırdan sonra o babamın yanına yerleşir biz kalkar sofrayı kurardık. O mahcup gülümsemesiyle her seferinde bize yardıma kalkmaya çalışır, babam onu: “sen otur canım, kızlar yapar” sözüyle oturturdu. Öğle yemeğimiz onun okulu üzerine sorulan sorularla saatlerce sürerdi. Hukuk fakültesinde okuyordu ve bizim küçük Nizam’ın bitip tükenmez sorularını sabırla cevaplayıp onu da okuması konusunda özendirmeye çalışırdı. Benim derslerimin durumu ile ilgilenir her seferinde yardımcı olmaya çalışırdı. Sofrada onunla beraber üniversiteye gittiğimin hayallerini kurup dalardım çoğu zaman. Babama özellikle benim de üniversiteye gidip meslek sahibi olmam gerektiğini anlatmaya başlayınca babam gülümser, “inşallah, hele bir zamanı gelsin bakarız.” gibi laflar söylerdi.

Küçük kardeşime takılırdı büyük usta diye ve Nazım Hikmet’ ten şiirler okurdu. “.../ Bir ağaç gibi tek ve hür. / Bir orman gibi kardeşçesine. /...” Şiiri onunla tanıdık, sevdik. Her seferinde bize kitaplar getirir ve yemekten sonra çocuklarla bahçeye iner bir ağacın altına yerleşip okuduğumuz kitaplar üzerine konuşurduk. Bu bizim hafta boyunca beklediğimiz zamanlardı. Orada konuşan bizim cümlelerimiz, bizim duygularımızdı.

Akşam çayından sonra onu meydana kadar geçirir; o sarı dolmuşla bizden ayrılırdı. Bize derin bir sessizlik bırakarak.

Benim için anlamı neydi henüz çözemiyorum ama günlerim Pazar gününü bekleyerek geçiyordu. Sonra artık gelmez oldu. Pazar günü pencerede beklemeyle geçmeye başladı. Bir gün babam üzgün bir şekilde eve geldiğinde bizleri karşısına alıp artık çok sevdiğimiz kuzenimizin gelemeyeceğini anlattı. Bir gün arkadaşları ile okuldan çıkarken üzerlerine bomba atmışlar. Kim yapmış, niye yapmış o küçük kasabanın 15 yaşındaki henüz lise sıralarıyla yeni tanışan körpe yüreğim anlamadı. Yaşantımızdan silinen bir güzelliğin sebebini de kimse anlatmadı bize. Aylarca onun elinde kitaplarıyla yere yığılışı canlandı durdu. Nasıl kıymışlardı?

Teyzem gözü yaşlı bir şekilde, açılan davadan bahsetti büyük bir umutla. Yapanlar yakalanacakmış. Hiç bir zaman yakalanmadılar ve dava da sessizce kapandı. Bize kalan büyük bir boşluk oldu, yeri dolmayacak belki zamanla hafifleyecek bir boşluk.

Şimdi elimde ders kitaplarının yanı sıra Nazım Hikmet’ in şiirleriyle okulun kapısında içeri girerken neden öldürüldüğünü daha iyi anlıyorum. Bütün insanların eşit ve özgür olacağı sevgi dolu bir dünya istiyordu. Artık yaşamı değiştirmenin sadece hayallerle değilde emek harcamakla gerçekleşeceğinin bilinciyle her yeni günü yüreğime serptiği sevda tohumlarıyla duyumsuyorum.

Mehtap BİLGİN

Derinlerde, çok fazla derinde... Mavi... Her yeri kaplamış. Çevremde ise daha koyu.

Hayat baloncuklarını teker teker patlatıyorum.

Tepenin en sivri noktasını bulmuşken bunun zevkine varıp tüm bedenimi kanatıyorum. Tepe en dipte. Tepe en derinde. Tepe Mavi’de.

Mavinin derinlerinde beyaz noktalar.

Beyaz noktalara kırmızı kar yağıyor.

Keyifli bir uyuşukluk, susuyorum. Beynim yanıyor. Beraberinde düşüncelerim. Geride karanlık kalıyor. Sonsuz karanlık.

Rahatlıyorum.

Derinde, en derinde... Neredeyse en dibi bulacağım. Dipteki en dibi. Hiç acelem yoktu, sabırla bekledim. Her şeyin yanıp karanlık olmasını.

Derinin en derininde ;

dibin en dibinde,

mavinin karanlığında,

insülin direkleri dikilmiş.

Yolunu şaşırmak isteyenler için, bir de yolunu kaybedip mavinin dibinde çıkışı bulmak isteyenler için. Dipteyim

Geçmiş acılarla doludur.

Geleceği zaten bilemeyiz.

O halde anı yaşa!

Gülüşüne bin kurşun sıksa da ölüm,

Unutma umuda kurşun işlemez gülüm

 

Kapkara bulutlarla örtülse de ruhun,

İçinde küçük bir mavilik ara bulursun.

Uçmak istediğimde maviliklere,

Sensin kanatlarım ....

 

Home | Nöbetçi Eczane | Cleantone | News | E-Mail | Links

Back | Next